Efsaneler tekrar doğuyor, çünkü gerçeklerimizde kaybolduk ve yolumuzu şaşırdık.

Başka doğrular parçalarımızı alıp yerinden oynattı, yerinden etti, kendisine dönüştürdü; kendi yokluğumuzda kayıplara karıştık.

 

Kahramanların gelip bizi kurtardığı devirden farklı bir devire atladık. Kahramanlar da gerçeklerimiz gibi kayboldu.

 

Artık bakmadığımız, baksak da göremediğimiz toprak, hava ve su yeniden biçimleniyor. İnsandan hariç, insandan uzak canları gören, düşleyen, tuvaline yansıtan ressam Feyzan Alasya, kendisini ve yeniden yarattığı doğayı merakla, ilgiyle ve sevgiyle bekleyenlere yeni pencereler sunmaya devam ediyor. Zihninin pencerelerini tekrardan bizlere açarak yepyeni dostlarla, yepyeni bir doğayla karşılaşmamızı sağlıyor. Tükenmeye yüz tutmuş doğayı yeni efsanelerle ve doğanın barındırdığı envai çeşit dostlarla tablolarında bizlere tekrar sunuyor, düşlerimizde ölümsüz yerlerini almalarını sağlıyor.

Feyzan Alasya için sanatın aktarılarak ve birikerek oluşur; çağlar boyunca aktarılan onun için yadsınamazdır. Gerçeklik algısı, mitler ve mitlerin bilinçaltında hissettirmeden ikamet etmesi gibidir. Resimlerin ortaya çıkışı ise teker teker bu görüntülerin birbiri ardına sıralanması gibidir. Tablolarındaki görüntüler; tarihten, mitlerden ve gerçeklerden beslenmiştir ve bu tablolar da bir tarih oluşturacaktır. Bütün bu uğraşlar içerisinde, kendisini çocuklara benzeten Feyzan Alasya bir çocuk ciddiyetiyle çalıştığının altını çiziyor: “En çok, çocuklarda bulunan türde bir ciddiyetle estetik bir üretim içerisinde bulunduğum zaman çağlar boyu aktarılanın yadsınamaz olduğunu düşünüyorum.” Onun için büyüme hali her ne kadar devam ediyor olsa da, resim yapmak, hem çok derinlikli bir iş, hem de o çocuksu ciddiyetten kendisini koparmayan bir eylem.

 

 

Feyzan: "Sanki algılanan gerçeklik, mitler ve bunların bilinçaltında hissettirmeden ikamet etmesi gibi. Resimler ortaya çıktıkça, teker teker bu görüntülerin birbiri ardına sıralanması gibi.

Herkes kendi seçimleri ile hayatını dizayn ediyor ve bu çok katı duruyor. Milyarlarca insanın sadece kendi seçimleri ile şu kısacık ömürlerinden sorumlu olması düşünülemez. Çağlar boyu aktarılanın yadsınamaz olduğunu düşünüyorum. Bunu en çok estetik bir üretim içerisinde çocuklar gibi tam bir ciddiyetle bulunduğum zaman algılıyorum.

Büyüdüğümüz için – her ne kadar devam etse de bu büyüme hali – hem çok derinlikli bir iş resim yapmak; hem de çocuksu ciddiyetten beni koparmayan bir eylem."

 

 

**

Kendini izler bir yediveren. (otoportre)

**

Tacımız yok.... (devam edecek)

 

**

 

Buluşurlar bir ağaç gövdesinin ardında

Gövdeye yaslanmış bir kafa

Kozasından çıkarır tatlı telaşı,

ulaşmak için boynuzlu ata

geyik, tilki, mesafe...

artık yabancı kaldı buna

ancak kurtulabilir

atlayarak sırtına

tatlı kertenkelenin.

 

Bulutlardan öte yoktu bir yaşam

öyle sanardı zat-ı muhterem ve güzel dostu.

Mitlere adanmış hayatında kendine en güzel yeri kapmıştı çocuk

ve güzel dostu.

Onlardan başka yoktu yoldaşları.

 

Bir kertenkele, bir aslan

ve bir geyik

sohbetleri en güzel yerinde

kesilince,

koca ağacın koca gövdesinin ardında görürler onu.

 

 

 

Bin yıllık fillerin, bin yıllık çizgilerini unuttuk, unutmaya çalıştık tarihimizi, geçmişimizi.

Zürafaların uzun boyunlarına tutunarak havalandığımız gökyüzü bize uzak kaldı, haliniz perişan dedi. Ya o, ya da biz yoktuk artık, yok olduk.

**

Artık fabrikaların dumanı yok,

-fabrikalar efsaneler öncesinde-

duman saçlarımda,

saçlarım bulut.

**

""Yalnız değil çocuk

Tüm evren onun

yol arkadaşı – yoldaşı

yol arkadaşı

Orpheus'un hikayesine benzer hayvanlar & doğa ile

bilge elbette""

***

""Ütopya: Orkestra şefi doğa ve insanlık korosu

kahraman kavramının yok olduğu bir evren, hiç varolmadığı bir ahlak felsefesi.

İnsan doğaya boyun eğmek zorunda; yani sonucunda doğa ile uyum içerisinde bir yaşam sonucu.""

**

Son: Son Mutasyon

Şimdi:

“Gerçekler Düştü”

“Düştü Gerçek”

“Orkestra Şefi ve İnsanlık Korosu”

“Doğa Korosu”

“Düşler Kimin?”

"Gerçekler mi? Düşler hani?"

"Aslında gerçkeler bir düştü."