Yusuf Katipoğlu 1943 yılında Trabzon'da doğdu. 1969 yılında Akademi'deki resim eğitimini tamamladı. Akademi dönemindeki sanat çalışmalarının önemli bir bömlümünü Bedri Rahmi Eyüboğlu Atelyesinde sürdürdü. Bu atelyeden yetişen birçok sanatçı gibi, güçlü teknik altyapısı ve kendi üslubunu geliştirme yönündeki serbestliğiyle resim sanatı yaşamını sürdürmektedir. Bugün kendisi gibi ressam olan eşi Ursula Katipoğlu ile birlikte, evi ve atelyesinin bulunduğu Kuzguncuk'ta yaşamaktadır. Sanat yaşamının olgunlaştığı evrede, Türkiye ve İsviçre'de çalışmalarını sürdürdü. Yurtiçi ve yurtdışında açtığı birçok resim sergisi ve aldığı ödüller ile Resim Sanatı'na özgün katkısını sürdürmektedir.

 

Yusuf Katipoğlu'nun resimlerini izlemeye koyulmadan önce, kendisine ait meşhur deyişi "Öz, Söz, Bilek" üzerinde düşünmek gerekir. Öz ile doğal olanı, içtenlik taşıyanı ve dış kabuktan sıyrılmış olanı ifade etmektedir. Söz, benliğe veya kendinde olanı çevreye nasıl ifade ettiğini, nasıl algılatmak istediğini göstermektedir. Bilek ise çalışmayı ve kuvveti ifade ederken, bu sözün bir ressama ait olmasına dayanarak, bileğin üslubu da içerdiğini söylemek mümkün olacaktır. Yusuk Katipoğlu'nun üç kelimeye sığdırdığı deyişi resimlerinde de hayat bulmaktadır; Öze ait olan saf gerçekliği resimlerinde kendi üslubuyla izleyicisine sunmaktadır.

 

Yusuf Katipoğlu , Galeri Diani’de açtığı son sergisine ‘Bugün Deniz Galaş” ismini vermiştir. Galaş Karadeniz Bölgesinde yerel kullanımı olan bir sözcüktür. Denizdeki dalganın biçimini ifade etmektedir. Kıyıyı düzenli ve ritmik döven dalgadır. Ne sakin ne de sert olmayan, kimi zaman yüksek dalgaları da kıyıya sürüyen bir biçimdir. Karadeniz’in sabrı sınayan dalgalarındandır. O dalgalar nasıl kıyıları zamanla biçimlendirdiyse, Yusuf Katipoğlu da benzer sabırla çalışmaktadır. Dalgaların kumsaldan geri çekilirken sahilde bıraktığı kum çizgileri, Katipoğlu fırçasının tual üzerinden ayrılırken bıraktığı izleri anımsatmaktadır. Resimlerinde, galaş izlerine benzer etkiyle, fırçasından tuala dökülmüş çizgiler birbilerine göre farklı açılarla gruplanarak, resmettiği öğelere dönüşmektedir.  Bu aşamada dikkati çeken unsur, resmedilen nesnenin omurgası veya iskelet benzeri yapısıyla oluşmasıdır. Bana göre, özün peşinde koşan Katipoğlu’nun, nesneyi dış kabuktan ayıklama ve saf olanı resmetme tutkusunun ürünüdür. Böylelikle “Öz, Söz, Bilek” deyişiyle ifade ettiği yaşam görüşünün, resim ve üsluptaki tasvirini görmekteyiz.

 

“Muhabbet” isimli eserinde içtenlik ve dürüstlüğe vurgu yapmaktadır. Karşılıklı iki at figüründen oluşan bu resmin alt kısmına bir yazı gömmüştür; ‘Muhabbet Dürüst Olunca, Adab-ı Muaşeret Sakıt Olur’. İletişimde dürüstlük ve içtenlik olduğu sürece, onun üstüne giydireceğiniz görgü kurallarının hükmü kalmaz demektedir. Yine içten gelene, öze vurgu yapmaktadır ve bu sefer göze sokmak istercesine dolaysızdır. Katipoğlu’nun yaşamında değer verdiği içtenlik ve ilkeli olmak, resimlerinde farklı boyutlarıyla sürekli olarak belirmektedir. Öze yaklaştıkça, canlılar arasında duygusal benzerliklerin oluşması veya karşılıklı empatinin kurulması olağanlaşmaktadır. Zaten, kuş be balık karışımı olan –uçan balık- canlıyı resmettiği eserinde, kuş ve balığın bilikteliğini görmek mümkündür. Katipoğlu’nun yapıtları bu gözle izlendiğinde, nesneler ve canlılar arasındaki uyum rahatlıkla gözlenmektedir ki bu olguyu özlerindeki benzeşmenin tasviri olarak düşünmek gerektiğine inanıyorum. Her resminde sanat izleyicisi, bu tasvire örnekler bulabilecektir. Bir diğer esereinde, denizi yarmak üzere tasarlanmış teknenin burnundaki kıvrım ile biçim almış ve tekneye yapışmış olan balık, bizlere tekne ve balığın birlikteliğini sunmaktadır. Katipoğlu, kendi içtenliğini ve dürüstlükle gelen uyumu resimleri vasıtasıyla paylaşmaktadır.

 

Katipoğlu’nun yağlı boya tablolarında gözlemlediğimiz çizgiler ve galaş şeritleri, mürekkep, sulu boya ve karışık teknik çalışmalarında kaligrafik yapı taşlarına dönüşeyazmaktadırlar.  Yağlı boya eserlerinde genellikle kullandığı yatayına veya dikeyine  dalgalı çizgiler, mürekkep, sulu boya gibi akışkan malzemeleri kullandığı küçük boyutlu eserlerinde, göreceli olarak kısa olan büklümlü çizgilere ve biçimlere dönüşmektedir. Sanatçının bu tarz eserleri harf ve kaligrafik elemanların kullanıldığı soyut resimlerden değildir. Katipoğlu üslubunun, kullandığı malzeme ile birlikte yeni bir biçim almasıdır. Eserlerinde bahsettiğimiz türden yapı elemanlarını kullanarak biçim verdiği figürlerinde, kimi zaman harfleri kullandığı da olmaktadır. Sanatçının bu arayışındaki motivasyonu, yaşadığı kültüre ait motiflerin, resim sanatına özgün olarak katılımını sağlama uğraşıdır.

 

Sanatçının resimlerinden deniz kokusu yayılmaktadır. Buna rağmen, Katipoğlu deniz resmi yapmadığını, olsa olsa resim denizi ürettiğini vurgulamaktadır. Belirttiğimiz gibi, eserlerinde galaş dalgasının bıraktığı izlere benzer çizgilerin üst üste binmesi, yan yana veya birbirlerine açılı durması yordamı ile eserindeki figürler biçim kazanmaktadır. Bu sayede, Katipoğlu'nun resimleri adeta suda yüzermişçesine bir etki bırakmaktadır. İzleyici, üzerinde deniz suyunun ritmik dalgalarla aktığı bir resmi görmektedir. Biçimleri örselemeden, yapıttaki tüm elemanların birbirlerine yakınlaşmasına yol açmaktadır.  Katipoğlu'nun yapıtları deniz yolculuğuna çıkmış gibidir; Trabzon'dan soluklanan yapıtları denize bırakılmış, dalgalarla sürüklenerek Kuzguncuk'a kadar gelmiş ve iskeleye çarpıp durmakta olduğunu hayal ediyorum. Bu haliyle, sanatçının eserlerini, Katipoğlu'nun ıslak resimleri olarak görüyorum.